Neden çok yemeye ihtiyaç duyarız?
Kilo problemi olan hastalarımızın nedensellikleri incelendiğinde çoğunluğunda alınmış aşırı kilo yüklerinin kaynağı olarak organik temelli nedenler (metabolizmanın yavaşlamış olması, haşimato hipotiroidisi, insülin direnci gelişmesi, genetik yatkınlıklar ve metabolik hastalıklar)den çok daha büyük bir oranda aşırı gıda tüketimiyle karşılaşmaktayız. Organik nedenli kilo fazlalıklarını konunun dışında bıraktığımızda, özellikle kadın hasta grubunda daha fazla karşımıza çıkan, ancak erkek hastalarda da daha az oranda da olsa gördüğümüz psikolojik nedenlerle aşırı yeme söz konusudur. Burada kişinin ihtiyacının çok üzerinde yemek tüketmesini ve de bunu davranışa vurma tarzında yani her kendini kötü hissettiğinde yemeye sarılması şeklinde gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Kişiler mutsuzken, kırgınken, öfke krizlerinde, ayrılıklar, dargınlıklar yaşadıklarında kendilerini nasıl teselli edeceklerini bilemeyip çareyi yemekte buluyor, bunu eyleme vurma tarzında sürekli yaparak bu kriz süreçlerinden kısa zamanda anormal kilolar alarak çıkıyorlar. Ardından da acı diyet reçetelerine sarılıyorlar, bazı kişiler ise bunu da yapamayıp kilo üzerine kilo ekleyerek yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Yine bazı kişilerin yeme konusundaki bu tarz davranış bozukluklarının psikolojik nedenlere dayandığı bilinmektedir. Moral bozukluğu, kendini kötü hissetme, yoğun yalnızlık duygusu, boşluk hissi ve kendini nasıl dinginleştireceğini bilememe gibi anksiyetenin yoğun yaşandığı durumlarda içine düştükleri duygusal boşluğu doldurmak ve kendilerini teselli etme yolu olarak buz dolabının başına kamp kurup, gidip gelip aşırı derecede patlayıncaya kadar ve de tıkınırcasına yemek, yemek ve yemek… Hatta öyle ki gözü başka bir şey görmeksizin yemek , özellikle endorfin kaynağı olarak bilinen çikolata ve türevlerine sıkıca sarılmak, kremalı pastalar, börekler, çörekler gibi ülkemizde çok sevilen karbonhidratlı besinleri yiyerek rahatlama eğilimi içine girmekten söz edilmektedir.
Gece kalkıp yemelerin sürekli mevcut olduğu, tüm hırs ve öfkenin yiyeceklerden çıkarıldığı, kişinin yemek yiyerek rahatlamayı, iyi hissetmeyi adet haline getirdiğ, öfkesini eritmeyi bu yolla sağladığı, dışarı yansıtamadığı duygularını , söyleyemediği içinde kalmış sözlerini yiyerek içinde tutabildiği bir durumdur bu. Burada yiyeceklere saldırarak, onları yiyerek bir anlamda da onları yok ederek sorunlarını ve kendini üzen şeyleri de parçalayıp, yok edip problemleri çözüyormuş gibi hissetmek , rahatlayıp, sıkıntısını gidermeye çalışmak.
Sonuçta günler aylar ve hatta yıllar boyunca bu şekilde davranmanın bedeli ciddi obezite sorunu olarak kişinin karşısında durmaktadır.
Mevcutta başa çıkamadığı yaşam sorunlarına, belki de hepsinden daha vahim ve zorlu bir sorun daha eklenmiştir. Bu bağlamda giderek morbid obeziteye doğru ilerleyen vakalar da yok değildir.
Buna benzer bir yeme davranışını, çoğu kişi bu derece değilse de daha az oranda kendi hayatlarının zorlayıcı ve stresli bazı dönemlerinde kısa süreli deneyimlediklerini söyleyebilirler, bu normal sınırlar içerisindedir.
Patolojik olduğu durumlar da ise farklı olarak dozu ve tekrarlama sıklığı, hangi duygularla, hangi zamanlarda yapıldığı önem kazanırken sonuçta kişinin obezite problemiyle başının ne derece derde soktuğu önemlidir.
Bu tür bir yeme patolojisi dışında , aşırı dereceden davranışa vurmanın başkaca çeşitlerini oluşturan kötü ve mutsuz dönemlerinde çılgınca alış verişe vurma, bol alkol hatta uyuşturucu kullanma, karşı cinsle tutarsız, ani ilişkiye girme, çok hızlı araba kullanma, çok aşırı kendine zarar verecek derecede egzersize yönelme gibi, yaşamındaki boşluğu doldurup, dönüp kendi içine bakmaya ve kendine tahammülü olmayan kişinin, gene kendisine en iyi geleceğini hissettiği davranışı, aşırıya kaçarak ve davranışa- eyleme vurma tarzında gerçekleştirmesi ve de bunu boşluk hissini önlemek için yapması söz konusudur.
Kişilerin zayıflaması akupunkturla veya başka sağlıklı ve doğal yöntemlerle sağlandıktan sonra da bu tür yeme davranış bozukluğu sürdüğünde yeniden kilo alma potansiyelleri yüksek olabilmektedir. ilaçlarla sağlanan zayıflamalar zaten metabolizmayı alt üst ettiğinden çok geçmeden verilen kiloların fazlası geri alınmakta olup, ilaçlarla elde edilen zayıflamaları bu söylemin dışına bırakıyoruz. Akupunktur tedavisi yoluyla kişinin aldığı fazla kilolardan kurtulması, genel vücut enerji dengesinin ve hormon dengesinin düzenlenmesi sağlanabilir. Fazla kiloların verilmesi obezite nedeniyle kişinin bozulan fizik görüntüsünün düzelmesi de ayrıca kişinin moral değerlerini yükseltecektir.
Bu tür davranışa vurmalar arasında kişiyi en fazla zor durumda bırakanların başında şüphesiz aşırı yemek gelmektedir.
Sonuçta giderek artan ve her yıl üzerine yenileri eklenen kilolar genç yaşta ki hastalarımızın sosyal yaşamını, ilişkilerini olumsuz etkileyerek psikolojilerini de bozmakta ve ayrıca bir mutsuzluk hatta depresyon sebebi olabilmektedir. Bu davranış şekliyle yıllarını geçirmiş hayatı boyunca elinde diyet listeleriyle yaşamış, neredeyse tüm hayatım diyet yaparak geçti diyen kişilerin sayısı hiç de az değildir.
Bu bağlamda yalnızca yemekle kalmayıp, bir yandan da hergün çok sayıda sigara içerek hatta neredeyse sigarayı yiyerek yaşamak zorunda olmak sık rastlanan bir durum. Anksiyete anlarını ,bunaltıları tütün yardımıyla atlatmaya çalışmaktan da bahsetmek gerekiyor.Bir çok kişi kilo almaktan korktukları için sigarayı bırakamadıklarını söylerken, aslında bir çeşit aklileştirmeye gitmektedirler.Zira normalde sigara bırakmanın ardından çok az kilo alınsa da akabinde hemen verilmekte hatta akupunktur yardımıyla kilo verildiği durumlarda buda görülmemektedir.
Ancak olan şudur ki hem sağlıksızca bol miktarda gıda tüketilmeye devam edilmekte, bir yandan da paketler dolusu sigara içilmektedir. Sigaranın yeme açısından sanıldığı gibi kurtarıcı olmadığı açıktır. Yıllarca süregelen bu yaşam tarzı sonucu özellikle hanımlar için menapoz dönemine ulaşıldığında yavaşlayan metabolizma ve değişen hormon balansı nedeniyle mevcut kiloların verilmesinin zorlaştığı ve kilo artışı yaşandığı bir dönem söz konusu oluyor. Yıllarca sigara içmenin getirdiği kalp –damar –akciğer sistemiyle ilgili sağlık sorunlarının ortaya çıkmaya başladığı bu dönemler de, gene yaklaşık olarak menapoz periyodu ve sonrasına denk geliyor.
Bu döneme ulaşmayı beklemeden oral bağımlılıklar dediğimiz aşırı yeme, sigara- tütün içme gibi bağımlılıklardan erken yaşlarda kurtulmak, sağlıklı ve ihtiyacı kadar yiyerek mutlu yaşamak, hayatınızda değiştiremediğiniz, tahammül etmekte de zorlandığınız sorunlara kendinize zarar vererek dayanmaya çalışmak yerine, bağımlılıklardan kurtulup, bedeninize daha iyi muamele edip, kendimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Psikolojik dengenizin güçlenmesi için gerekiyorsa psikolojik destek alarak güçlü bir şekilde ayakta kalmalısınız. Ancak o zaman sorunlarınıza gerçek çözümler bulabilir, gerekiyorsa yalnız kalmaya ve yaşamda var olmaya,gerçek sevenleriniz ve dostlarınızla mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmeye hazır olabilirsiniz.
Burada önemle dikkat çekilmesi gereken husus kişileri yemeğe teşvik eden psikolojik alt yapılarının incelenerek çözüme yönelik destekleyici veya dinamik terapi yaklaşımları ile yeme bozukluklarının incelenmesi, sorunlarından yiyerek kaçmaya çalışan yada bir yandan yiyerek bir yandan da sigara içerek gösterilen oral bağımlılıkların temelinde yatan sorunlara eğilinmesi yararlı olacaktır.
AKUPUNKTUR tedavisi , diyete uyumu kolaylaştıran, açlık hissinin düzenlenmesini sağlayan (iştah düzenlenmesi), diyet esnasında vücudun şeker dengesini sağlayan, midede oluşabilecek yanma hissinin ortadan kaldırılmasını sağlayan, kabızlık ve şişkinlik şikayetlerinin olmasını önleyen bir tedavi uygulamasıdır.